15 Şubat 2016 Pazartesi

İlk Turna Avım


Uzun zamandır planlar yaptığım Turna avımı sonunda gerçekleştirebildim. Bizim bölgede Turna balığı yok. Bana en yakın yer ise Ankara Kesikköprü, planlarımı oraya göre yaptım. Yola çıkmadan Turgay İNANÇ ağabeyimi aradım yer hakkında bilgi almak için. Bana en verimli avlağın Kırklareli Sulubük köyünün orası olduğunu söyleyince fikir değiştirerek Sulubük tarafına gitmeye karar verdim. Birkaç arkadaşım daha burayı tavsiye etmişlerdi.

Yurtdışından gelen yeğenlerim ile birlikte, aksam 22:00 da düştük yollara. 320 km yolumuz var. Yol boyunca muhabbet Turna üzerine oldu. Sabah 04:00 gibi avlağa varmıştık. Şansımıza dolunay vardı. Fakat avlağı hiç bilmiyordum, beklide yanlış yerdeydik. Ben sazlık bir yer bekliyordum. Sular çekilmiş ve sazlıklar suyun dışındaydı. Zemin ise çok yumuşaktı. Kendimize kuru bir yer bularak, oltalarımızı hazırlamaya başladık.
İlk olarak uzun zaman öncesi aldığım turna kasıklarını denemek istedim. İlk atış ve kaşık takıldı. Biraz uğraştan sonra kaşığımı kurtardım. İkinci atışımı yaptım, makinenin kolunu daha 2-3 tur çevirmiştim ki inanılmaz bir güç oltamı asılmaya başladı. Ne yapacağımı bilemedim. Makinenin kalamasını biraz sıktım ve çekmeye başladım. Yeğenlere kepçeyi getirin diye bağırıyordum. Daha önceki avlarımda hiç bu kadar kuvvetli asılışlar, kafa darbeleri hissetmemiştim. Balığı kıyıya yaklaştırdım ve kepçeye aldık. Nasıl seviniyorum anlatamam, ilk Turnam kepçedeydi. Aslınca ilk Turna’mı hep büyük hayal etmiştim, 47 cm’lik bu canavarda başlangıç için oldukça iyiydi. Zaman kaybetmeden atışlar yaparak ilerledim. Fazla geçmeden oltamı bir Turna daha ziyaret etti. Tam kıyıya yaklaştırmıştım ki son hamlesini yaparak kurtuldu. Aynı noktaya bir kaç atış daha yaptım.  Tekrar oltaya atladı, okuduklarım işime yarıyordu. Alabalık’ta kurtulan balığı bir daha göremezsiniz. Ama Turna’da olaylar farklı. Balığı bu sefer kaçırmadan çıkarttım. Hemen yeğenlerin yanına döndüm ve botu şişirmeye başladım. Bu arada gün işe yeni, yeni ağarmaya başlamıştı.
Botu şişirerek suya indirdik, motorunu taktık ama akü ortalarda yoktu. Aküyü almadan yola yıkmışız, biraz canımız sıkıldı ama neyse ki kürekler yanımızdaydı. Yeğenlerden Cafer ile açıldık, Mustafa ise kıyıdan at-çek yapmak için kaldı. Kıyıdan oldukça uzaklaşmamıza rağmen su çok sığdı. Zemin ise yosun ve bitkiler ile kaplıydı. Cafer yem olarak silikon fosforlu yeşil şasilerden kullanıyor, ben ise kaşıkla devam ediyordum. Yeğenin kamış eğilmiş, makineden kalama sesleri gelmeye başladı. Balığı botun yanına kadar çektik, tam kepçeye alacağımız sırada şasiden kendini kurtardı. Aynı noktaya defalarda atıp çekmemize rağmen sonuç alamadık. Botu akıntıya bıraktık ve at-çek yapmaya devam ederken, küçül bir Turna çektim. Çok sevimli bu yavru kaşığımdan iki kat büyüktü. Nazikçe kancayı çıkarttım, hatıra fotoğrafından sonra suya iade ettim. Fazla çekmeden Cafer’in oltasına da bir Turna atladı. Biraz uğraşsak ta bota almayı başardık.


Kıyıya döndük. Cafer ile Mustafa yer değiştirdiler. Tekrar açıldık. Mustafa ilk balığını aldı. Limit altı olduğu için tekrar suya iade ettik. Saatler ilerledikçe sıcaklı arttı ve balıkta vurmamaya başladı. Mola vermek için kıyıya tekrar döndüğümüzde Cafer kıyıdan bir Turna daha çekmişti. İkindi vaktine kadar dinlendik. Saat 16:00 dan 19:00’a kadar tekrar avlanmaya başladık. Fakat hiçbir sonuç alamadık. Avımızı tadında bitirmeye karar verdik ve  Karaman’a doğru yola koyulduk. Geride güzel anılar bırakarak. İlk Turna avımda böylelikle son buldu.
Başka bir av hikâyem de buluşmak ürere hoşça kalın. Unutmayalım ki salarsak tekrar tutarız. Rastgele.
 Tayyar ÇELİK – 11.08.2014

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder